Aşk deyince aklımıza ilk etapta iki farklı cinsin birbirine duyduğu yoğun sevgi, aşırı bağlılık ve özlem duygusu gelecektir şüphesiz. Bununla sınırlı mı peki Aşk? Bu kadar sığ mı? Ya da kısıtlı mı kullanım alanı?
İnsanoğlunun ana rahminden dünyaya gelişi ile başlıyor aşk serüveni. Anne kokusu ile başlayan aşk, anne sütü – kucağı – tebessümü ile devam ediyor en masum haliyle. Anne aşkının temellerine çocukluk aşkı kat çıkar sevimli ve şirin şekilde. Henüz ilkokul çağında olduğumuza bakmadan veririz kendimizi o duygunun en rahmani meltemine. Çünkü fıtratımızda var AŞK. . .
Aşk bu kadar masum olmalı fakat sadece iki cinsle sınırlı kalmamalı zannımca. Aldığı nefese aşk duymalı insan, attığı her adıma… Ağzından çıkan her sözü aşkla yoğurmalı gittiği yere aşkla varsın diye. Gökyüzüne, ağaçlara, denize aşkla bakmalı aşkla yaratılan gözlerin hürmetine. Rüzgarın uğultusunu, kuşların cıvıltısını, kelebeklerin kanat çırpmasını aşkla duymalı insan. Aşkla duymalı ki hayatının bestesini bu minvalde yapabilsin, duyurabilsin…
Her aşkın zirvesindedir manevi aşk. Göremezsin, işitemezsin, somut olarak tadamazsın ama seni her hale sokandır O AŞK. Bütün duyguların kaynağı, hammaddesi, özüdür YARATICININ YARATTIĞI AŞK. Annesine – eşine – evladına – kainata duyduğu tüm aşkların kökündedir O AŞK. Bizleri kainatın en değerli ve en özel varlıkları yapacak kadar büyük bir aşkla yaratan ALLAH’ın yansımasıdır AŞK…
Yüce Mevla’m ALLAH aşkına erenlerin, ALLAH’ın aşkına mazhar olanların ve mübarek Allah dostlarının aşkından feyz alanların ışığından ayırmasın bizleri. Anne kokusu ile başlayıp kefendeki naftalin kokusuyla son bulacak olan hayatımızda AŞIK gibi MAŞUK’a kavuşmamız dileğiyle…AŞK İLE…
|