Yüreğimiz yanıyor. Bir terör saldırısında yine insanlarımız öldü. Mübarek Ramazan ayını insanlara zehir ettiler. Terör saldırıları, fanatizmden, holiganizme, fedailikten, canlı bombalara giden sürecin toplumları nasıl tehdit ettiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Fanatiklik, bir insanın akli selim ile hareket etmesini engelleyen ilk adımdır. Çünkü aşırı fanatik insanlar, çevresindeki doğru değerleri görmemekte, bunun yerine sadece kendi bildiği şekilde hareket etmektedir. Ne yazık bazen siyasette, bazen sporda bazı kesimler tarafından fanatiklerin desteklendiğini, hatta finanse edildiği görmekteyiz. Öyle ki, önlem alınmadığı durumlarda fanatikliğin bir süre sonra holiganizme ve daha da ötesinde terörizme dönüştüğüne şahit oluyoruz.
Holiganlığın bir üst aşaması vandallıkdır. Vandalizm, bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemidir. Gezi parkı olaylarında zirve yapan bu vahşet, yaşadığımız günlerde terör örgütü yandaşlarının başkalarına ait araçları yakma, ormanları yok etme girişimleri ile de karşımıza çıkıyor.
Kıran, yok eden, kesen, yakıcı madde atan, kaldırımları söken, esnafların camını çerçevesini indiren bir kişi nasıl çevreci olabilir, nasıl özgürlük mücadelecisi kabul edilebilir?
Şiddet sarmalının bir üst aşaması terördür. Hasan Sabbah'ın kurduğu haşhaşilerin (suikastçıların), tarihteki ilk intihar saldırganları olduğunu biliyoruz. Hasan Sabbah'ın kurduğu bu suç örgütü, intihar eylemlerini, suikastları ile kötü bir geleneği de başlatmış oluyordu. Günümüzde “canlı bomba” olarak karşımıza çıkan bu intihar eylemcileri, kendileri ile birlikte onlarca, yüzlerce masum insanın ölümünü gözlerini kırpmadan gerçekleştirmektedirler. Canice gerçekleştirilen bu eylemlerde anne karnındaki bir çocuk, okuluna giden bir öğrenci, evine ekmek götüren bir baba, camiye giden bir ihtiyar parçalanarak can vermektedir.
İstanbul’da patlayan bombanın Brüksel’de patlayan bombadan bir farkı var mıdır? Pakistan'da bir kilisede üzerindekileri patlatan canlı bombanın, Irak'ta bir camide yaptığı katliamdan ne farkı olabilir? Bugün Lübnan, Irak, Pakistan, Afganistan gibi ülkelerde ne yazık ki, canlı bombaların her gün patladığını görmek, yüreklerimizi burkmaktadır. Özelikle de karşı grupların bunu bir rövanş alma mantığı ile yapması olayı daha da vahimleştirmektedir. Son yıllarda canlı bomba eylemlerinin ülkemizde de artması yüreklerimizi yakıyor.
Holiganlık, vandallık gibi terör de bir yıldırma harekâtıdır. Değişen sadece şiddetin boyutudur. Bunun için insanı şiddete götüren her yol kesinlikle engellenmelidir. Bunun yolu da dini ve vicdani eğitimden geçer.
Terörizmin temelini dine bağlamakta ise büyük yanlıştır. Bizim dinimizde bırakın insanları öldürmek onlara zulmetmek, onların haklarını gasp etmek bile kesinlikle yasaklanmıştır. İnsan hakları deyince akla ilk gelen yaşama hakkıdır. Diğer haklar bundan sonra gelir. İnsanı bu haktan ne kendisinin ne de başkasının mahrum etme yetkisi yoktur.
Kur'an-ı Kerim'de, "Her kim, bir cinayet işlememiş, kimseyi öldürmemiş ve yeryüzünde fesat çıkarmamış olan bir kişiyi öldürürse sanki bütün halkı öldürmüştür. Her kimde bir kimsenin yaşamasına sebep olursa bütün insanları ihya etmiş gibi olur"(Mâide, 32) buyrulmuştur.
Terörün, insan haklarına etkisi değerlendirildiğinde siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal birçok sorunla karşı karşıya kalınmaktadır. İnsan hakları, insanlığın, sorunlarını çözme konusunda referans alacağı temel kaynaktır. Sürekliliği için her dönem yoğun çabalar harcanması gerekmektedir.
İnsan haklarının yaygınlaşması bir kültür olarak insan hakları teorisinin zenginleşerek, insanlık sorunları karşısında işlenmesiyle mümkündür. Ancak bu yöntemle insan hakları insanlık toplumunun üzerinde uzlaşacağı etik bir zemin konumuna gelebilir.
|