Gül market caddeye bağlanan dik bir yokuşta,zannediyorum 2002 yılında hizmete açıldı. Serbest piyasanın kendini hissettirdiği,yani kapitalizm (sermayeizm) denilen ekonomik sistemin Türkiyede filizlendiği yıllar. Süpermarket olgusunun yaratıldığı,zincir diye nitelendirilen işletmelerin örümcek gibi şehirleri sardığı yıllardan bahsediyorum. Bir çok esnaf ‘’indirim’’ yazılarının kurbanı olurken,nasıl oldu da Gül market 14 yıl hizmet vermeyi başardı? Belki de dik bir yokuşta kurulması,dimdik ayakta kalacağının işaretiydi.
Sorumun cevabını mahalle esnafının kıymetini bilenler tahmin edebilmiştir. Edemeyenler içinse indirimi bi kenara bırakında ‘’İndirin’’ artık diyorum. İndirin artık gözlerinizdeki perdeyi. O zaman ki göreceksiniz 50 kuruş için yol değiştirdiğiniz marketin, camında asılmış olan yazıları.S adece gönül gözüyle okunabilen yazılar. Gözünüzde canlandırmaya çalışın lütfen. ‘’Abi sıcak çay var,içermisin’’ ‘’Ne yaptın,çoluk çocuk nasıl’’ ‘’Önemli değil sonra verirsin’’ ‘’Buyur beraber olsun’’ gibi sizinde ekleyebileceğiniz ; izzeti ikramdan kaçınmayan,hal hatır soran,doğallığa bulanmış,samimiyete belenmiş cam yazıları..
Birde süper dediğimiz diğer marketleri düşünün. Hoşgeldinizle başlayan samimiyetsizliğin iyi günlerle bittiğini aklınıza getirin. Çalışanlara mecbur kılınan hormonlu gülüşler sizinde dikkatinizi çekmiyor mu? Kürdanla ikram edilen sucuklar gibi.. İnsanı insan yapan değerlerden uzak, tamamen satışa yönelik,ürün çeşitliliğiyle övünen,reyon önlerinde hindi gibi düşünen tüketicilerin olduğu marketler… Bir Kızıldereli atasözü der ki ; ‘’Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.’’ Umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Tüm alışverişinizi mahalle bakkalından yapın gibi ütopik bir tavsiyede bulunmayacağım.Lakin çevremizdeki değerleri koruyalım,esnaf kültürünü muhafaza edelim demezsemde eksik kalacağım. Bizim mahallenin kıymetli esnafı,soyadı gibi kendide güleryüzlü Ümit GÜLEÇYÜZ gibi abiler sizin oralardada vardır. Bir ara etrafınızı yoklayın derim. Ayağınız değil,gönlünüz alışsın.
Serkan SAYGIN
|