Sevgisiz Kurulan Dünyaya Yunusca Bakabilmek


Bu makale 2015-06-26 19:51:16 eklenmiş ve 1002 kez görüntülenmiştir.

Türklerin Asya'dan başlayan, Avrupa ve Afrika'ya kadar uzanan, geniş bir coğrafyada etkili olmalarının kaynağında, ülkeleri fetheden silahlı güçlerinden daha çok gönülleri fetheden silahsız güçleri vardır. Anadolu’nun fethi önce bu güzel insanlar eliyle gönüllerin fethedilmesi suretiyle yapılmıştır. Silahlı güçler, Yahya Kemal'in 'ordu millet' olarak nitelendirdiği Türklerin, su üstündeki görünen kısmıdır. Türk tarihinde silinmez izler bırakan, derinlerdeki yüzlerini ise, silahsız güçlerinin başında gelen dergâhlar ve orada yetişen dervişleri temsil ederler. Dergâh kültürü, Anadolu insanının ruhuna öyle bir imza atmıştır ki, bir güruh yıllarca bu izleri silmeye çalışılmış, fakat başarılı olamamışlardır.

 

Bu dergâhların temelleri, Horasan erenleri tarafından atıldı. Horasan bölgesi bugün İran, Afganistan ve Türkmenistan devletlerince paylaşılan geniş bir coğrafyanın adıdır. Genelde İslâm kültürü ve medeniyetinin mayalandığı en bereketli topraklardan olan Horasan, Tasavvuf tarihi açısından da önemli bir merkezdir. Tasavvuftan söz edildiğinde akla hemen Horasan erenlerinin gelmesi, bunu bariz bir şekilde göstermektedir. Horasan’da temeli atılan ve Balkanlar’a kadar uzanan bu dergâhlar, her dönemde toplumlara sevgi ve barış iklimini tesis etmeye çalışmışlardır.

 

Öğrenmenin yeri, zamanı ve yaşı olmaz diyen, iki günü birbirinden farklı kılmayı özendiren, el açan değil el açılan olmayı öneren dergâhlar, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın omurgasını oluşturmuşlardır. İktisat Tarihçisi Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan der ki: Türklerin Avrupa'ya, ordularından önce dervişleri gitti, dergâhları gitti. Semerkant'tan, Saraybosna'ya uzanan büyük yürüyüşte başı çekenler, kılınç taşıyanlardan çok ayrı bir yol ve çok ayrı bir yöntem izleyen, gül taşıyanlardır.

 

Dergâh kültürünü en derin, en samimi şekilde Yunus Emre’de görürüz. Yunus şiirlerinde dergâh kültürünü o kadar basit anlatmıştır ki, onun gibi ifade eden bir daha çıkmamıştır. Milletlerin harman olduğu Anadolu'nun insanı, Yunus'un şiirleriyle yoğrulmuştur. Yetmişiki milleti bir millet bilen, Yunus insanıdır. Yunus'un dergâhı kötümserlik dergâhı değil, iyimserlik dergâhıdır. Yunus'un düşünce ve eylem dünyasında kavga yoktur, sevgi vardır. Yunus kültürü kavga kültürü değil, sevgi kültürüdür. Yunus insanı kavga insanı değil, sevgi insanıdır. Günümüz toplumunun en çok ihtiyacı olan sevgi Yunus’ta vardır. Günümüzün barış iklimi Yunus’un düşünceleriyle hayat bulur.

 

Yunus kültürüyle yoğrulan Türkler, Akdeniz Tarihçisi Prof. Dr. Fernand Braudel'in araştırmalarında ortaya koyduğu gibi, Avrupa'ya 'millet sistemi' odaklı, bir ekonomik ve siyasal yapı taşıdılar ve Avrupa'da yüzyıllarca süren bir barışın güvencesi oldular. Bunun için, söz konusu dönemde, sığınma ve nüfus hareketleri, Batı'dan Doğu'ya oldu. Yunus kültürü ve Yunus insanı geniş Osmanlı coğrafyasında, bir mıknatıs gibi, insanları çevresinde topladı.

 

İnsanın kemâlata erişmesinde, duygu inceliğine ve tefekkür derinliğine erişmesinde sevgi, sevdâ ve hoşgörü adı verilen ilahî güzelliklerin yeri ve tesiri tartışılmaz. En derin, en geniş, en anlamlı ifadesini yetişmiş ve kendi benliğini aşmış insanda bulan sevgi ve hoşgörü kavramları, Yûnus’un gönül dilinden söze dökülürken, yine Yûnus’un ifadesiyle “her dem taze”, her dem yeni, diri, iri ve duru bir hüviyete bürünmüş; nice gönüllerde büyük bir heyecanın, tatlı bir hayranlığın, ilâhi bir güzelliğin oluşumunu sağlamıştır.

 

Yunus insanı Asya'da İslam'ı silah baskısıyla seçmediği için, Avrupa'da kimseyi silah baskısıyla İslam'ı seçmeye zorlamadı. Yunus kültüründe sevgi alınır sevgi satılır, sevgiden terazi tutulur, sevgi sevgiyle tartılır, Asya, Avrupa sevgidir. Asya ve Avrupa'da herkes sevdiği kadar büyüktür, Allah'ı seven herkesten büyüktür. Allah sevdiği insanın düşünen aklı, seven gönlü, okunan kitabı, yazan kalemi olur.

 

Dünyaya barışı, yağmur yüklü bulutlar değil, sevgiyle silahlanmış Yunus insanları getirecektir. Sevgiye, kardeşliğe ve dostluğa daha fazla ihtiyaç duyulan; kavgadan, gürültüden ve zulümden bıkılan dünyamızda, Yunus Emre gibi sevgi, öncülerine, gönül dostlarına çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Bu yüzden ben onların düşüncelerinin ve eserlerinin daha iyi anlaşılması ve bilinmesi gerektiğine inanıyorum.

 

O’nun ileri sürdüğü hoşgörü ve sevgi yaklaşımları şayet gönüllere nakşedilebilseydi; gönüller alınıp, gönüller yapılabilseydi, dünyamızda olup biten bunca karışıklıklara, hengâmelere, kavgalara, savaşlara gerek kalır mıydı?

 

Hadi hayatımızı bir kez daha gözden geçirelim.

Diğer yazıları...
Gazete Manşetleri

Köşe Yazarları
 ‹ 
 › 

E-Mail Bülten Kaydı
Arşiv Arama
- -
Anket
Sitemizi Nasıl Buldunuz?
Fena Değil
Güzel
İdare eder
Kötü
Çok kötü
Ankara Portalı | Baskent.org
© Copyright 2015 www.baskent.org. Tüm hakları saklıdır.
GÜNDEM
Kadına Şiddet
Anayasa Haberleri
Trafik Kazaları
Yerel Seçimler
SPOR
Galatasaray
Fenerbahçe
Basketbol Haberleri
Şampiyonlar Ligi
SİYASET
Recep T. Erdoğan
Devlet Bahçeli
Kemal Kılıçdaroğlu
AK Parti Haberleri
EĞİTİM
Eğitim Haberleri
Eğitim Bakanlığı
A.Ö.L.
Eğitim Portalı
DÜNYA
Avrupa Haberleri
Amerika Gündemi
Suriye İç Savaş
Arıkan Meselesi