Teknolojinin ve iletişimin baş döndüren bir hızda gelişmesi ile birlikte ülke yönetimi de değişiklikler göstermektedir. Toplumun her katmanı ülkeyi yönetmeye, en azından yönetime katılmayı kendisinde bir hak olarak görmektedir.
Demokrasinin vazgeçilmez değerlerinden olan katılımdan söz edilebilmesi için, insanların karakter yapılarının, toplumsal hareketliğin, insanların tercihlerinin ve tercihlerindeki değişimlerin kesintisiz bir şekilde siyasal karar verme sürecini etkileyebilmesi gerekir. Bunun en etkili yöntemi iletişimdir ve toplum hayatının her aşamasında yer alan seçimlerdir. İletişimin sağlanması sivil toplumun örgütlenmesiyle mümkün olabilecektir.
Günümüzün kalabalıklaşan şehirlerinde bir sivil toplum örgütüne (köy dernekleri, meslek grupları, idealizm grupları gibi) üye olmaları gerekmektedir. Gerek siyasal sistem gerekse yerel yönetimler bireylerle tek tek ilgilenmek yerine onların tabi oldukları gruplara yönelmektedir.
Bu açıdan baktığınızda sivil toplum ve mesleki örgütlenmelerinin devlet yönetimine bir derece olsa katılmış olduklarına şahit oluyoruz. Ne kadar çok insan siyasî haklara (seçme, seçilme, yönetimi denetleme, kamusal görev alma) sahip olursa o kadar iyidir. Siyasî haklar dar bir zümreye mahsus imtiyazlar olarak tutulmamalı, yaş, cinsiyet, etnisite, dinî inanç, ideolojik tutum, felsefî yönelim, hayat tarzı vb. sebeplerle vatandaşlar arasında bu bakımdan bir ayırım yapılmamalıdır. Temel insan hakları nasıl herkesin sahip olduğu haklarsa, siyasî haklar da öyle olmalıdır.
Buna karşılık bireysel ve toplumsal hayatın her alanı, her konusu siyasetin konusu olmuştur. Çünkü hayatta, ahlâkın, dinin, felsefenin, geleneklerin, törelerin, tecrübenin, piyasanın ve başka şeylerin konusu olan bireysel ve toplumsal fenomenler vardır. Bunları siyasete konu kılmak demokrasiyi genişletip güçlendirir. Siyaset, büyük ölçüde, ortak yaşamamızdan dolayı almak zorunda olduğumuz kollektif kararların verilmesi sürecidir. Bu ortaklık hiçbir şekilde tam, mutlak, bütün hayatı kuşatıcı bir ortaklık değildir.
Vatandaşların tercihlerinin oluşabilmesi ve tercihlerinin değişebilmesi, bilgilenme sürecinin varlığına bağlıdır. Öncelikle her konuda görüşlerini topluma duyurmak isteyen kesimlerin, görüşlerini aktarabilmesini sağlayacak ortama ve hukuki düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Demokrasi ve siyasi partiler insana hizmet etme ve toplumu kalkındırma yarışı rejimidir. Bu yarışmanın amacı, iktidarı ele geçirip kamusal kararlar ile grupsal çıkarları ön plana çıkarmak olarak görülse de çoğulcu anlayıştan uzaklaşmamak gerekir. Dar bir perspektif ile olaya baktığınızda veya hizmet sunumu gerçekleştirdiğinizde bir süre sonra dar kalıplar arasında sıkışıp kaldığınızı görürsünüz.
AK Parti iktidarları döneminde sivil toplum örgütleri kamu yönetiminde hak ettikleri yeri bulurken, demokrasi geleneği de sağlamlaşmıştır. Devletine ve ülkesine hizmet etmek isteyen kişiler AK Parti saflarında kendisine yer bulabilmiştir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, milli iradeye ve siyaset yaparak ülkeye hizmeti önemsemiş ve “Siyaset meydanı, er meydanıdır. Kendine güvenenlere bu meydan hep açıktır” demiştir.
Sonuç olarak, demokrasi insanların hoş görü iklimi içerisinde yaşama sanatıdır. Burada da en önemli husus seçme ve seçilme hakkının her zaman kullanılabilmesidir. Bu sanatı ne kadar geliştirirsek, mutlu insanların diyarını kurmuş oluruz. AK Parti bu noktada kocaman bir ailedir.
Serkan TAŞTAN
AK Parti Mamak İlçe Başkan Adayı
|