Bu rezalete kim dur diyecek?

BİRİSİ BU AYMAZLIĞA DUR DESİN

Evlilik programlarında başörtülülerin  çıkarılması, her gün ayrı gezmeler yapılması, zinanın meşrulaştırılmaya çalışılması vatandaşı çileden çıkardı. Başörtülü gelin adaylarının kamuoyunda gözler önüne çıkarılması, dini ve milli değerlerin sıradanlaştırılması, hatta yok edilmesi tepkiple karşılanırken, olup bitene ses çıkarılmaması vahşetin boyutunu daha da artırıyor.

Vahşet diyoruz çünkü, günü birlik olaylar unutulur, fakat toplumsal bir dejenerasyon yüzyıllar boyu etkili olur. İşte bir örnek, gelin adayı gezmelerde, damat adayı zina peşinde. Gelin adayı hayıflanıyor, Aldatıldım. Pes, doğrusu.

Gazetelere, haber sitelerine konu oluyor: Başörtülü gelin adayının zinadan hamile kaldığı ve çocuk aldığı yönünde. Soruyorlar, çocuk aldırdın mı? diye. Haya bitmiş, ar damarı çatlamış. Yazıklar olsun. Ne işin var oralarda bu sorudan sonra. Yahut kardeşim başörtünü çıkar ne halt işleyeceksen işle, nereye gideceksen git. Benim dinimi yozlaştırma, benim dinime küfrettirme, kalbi dine ısınacak olanların önüne geçip vebalini yüklenme.

Damat adayları çıkmış, gelin adayını yerden yere vuruyor. Gelin adayı ise güya kendini savunuyor. Bu kurgu ise müslümanları derinden etkiliyor. Tam anlamıyla toplumsal bir çöküşe gidiyoruz. 

Gelin adayı aldatıldığını söylüyor. Yazıklar olsun.

Psikiyatrist Dr. Şahut Duran, “Evlilik ile ilgili mahrem olan konuların toplumun her kesiminin izlediği programda konuşulması pornografinin farklı bir çeşididir” dedi.

Türkiye Psikiyatri Derneği Örgütlenme Sekreteri, Psikiyatrist Dr. Şahut Duran, son yıllarda televizyonlarda artan evlilik programlarının toplumun yapısını bozduğunu ileri sürdü. Dr. Şahut Duran, evlilik programlarının reyting kaygısıyla birçok kanalda en fazla izlenilen saatlerde yayınlanmaya başlandığını belirterek “Bu programlar çok fazla şikayet edilmesine rağmen en çok izlenen programlar arasında yer alıyor.

Adaylar sorunlu

Bu programlara çıkan insanların birçoğunun ciddi sorunları var. Aile yapısının kurulma aşaması bu kadar ciddiyetsiz, bu kadar basitleştirilmiş, tamamen pazarlık üzerine kurulmuş bir yapı olamaz.  Düzenleyici ve denetleyici bir kurum yok. Oraya çıkan insanlara eğitim veren, onların durumunu saptayabilecek uzmanlar yok. Çoğu zaman normal dışı ruh sağlığı bozuk insanın bir şekilde başvuruları kabul ediliyor. Bu programlarda uygun olmayan davranışlar sergilenebiliyor ve bu bütün topluma mal ediliyor” diye konuştu. Dr. Şahut Duran “Bu programların içerisinde eğitici yayınlar da olması ve denetlenmesi gerekmektedir. Bu programların önüne geçilmiyorsa bile uzmanlar tarafından oluşan denetleyici mekanizmanın oluşturulması gerekiyor” dedi.

‘RTÜK yaptırım uygulamıyor’

Dr. Şahut Duran, evlilik dışında popüler olmak isteyenlerin de bu programlara katıldığını belirterek, “Bu insanların reddedilmesi, çok basit ilişkilerle aynı gün içerisinde farklı insanlarla tanıştırılarak evlilik sürecine girilmesi travmatik bir süreçtir. Bu normal değildir. Evlilik ile ilgili mahrem olan konuların toplumun her kesiminin izlediği programda konuşulması pornografinin farklı bir çeşididir. RTÜK en ufak bir barış isteğinde bile çok çeşitli anlamda cezalar verirken, burada toplumun ahlakına uygun olmayan kültürel yapısı ve psikolojisini bozacak programlara karşı maalesef ciddi anlamda bir yaptırım uygulamıyor” dedi.

Konuyla ilgili olarak Türkiye Gazetesinden Fatih Selek Yazıyor:

Kurgu ise skandal gerçek ise felaket!

RTÜK geçtiğimiz hafta 5 kanala evlilik programlarından dolayı ceza kesti. Argo kelimelerin kullanılması, cast oyuncularına yer verilmesi, ahlâka aykırı ifadelerin kullanılması gerekçeler arasında. Ben başka bir garabetten bahsedeceğim.

* Bir sene önce İzmirli, 20 yaşında güzel bir kız çıkardılar evlilik programına. Ağzı laf yapan bu fettan kız, bir o talibine koştu bir ötekine. Bir Esra Erol'un programında çıktı, bir Zuhal Topal'ınkine. Şarkıcı İsmail YK bile mizansen icabı ona talip oldu. Kız, krizler geçirdi, şarkılar söyledi. Her bölümde yeni birine âşık oldu. Birisiyle tatile bile çıktı. En son ekranda tanıştığı talibiyle gece el ele sokakta dolaşırken görüntülendi.

* Sonra ortalama dindar bir ailenin mazbut kızı görüntüsünde birisini sürdüler ekrana. Aylarca tartıştırdılar. "Evlenmedim, evlenmemiş birini arıyorum" dedi aday ama 8 yıl evli kaldığı ortaya çıktı. Sonra "O benim erkek arkadaşım, aynı evde yaşadık" (lafa bak!) diye kıvırdı! Programda en mahrem şeylerini açıkladı. Tarkan için canlı yayında dövündü, albümünü öpüp ağladı. Bir süre ortadan kayboldu. Estetik yaptırıp ekranlara döndü/rüldü. 40. talibinde programdan aldılar. Son olarak da evlilik programı yapacağı haberlerini yaydılar.

* Bir diğeri talibini ailesiyle tanıştırdı. Birlikte gezdiler tozdular. Bir ay sonra da "Yerini yurdunu bilmiyor, işsiz güçsüz" diyerek damat adayını terk etti.

* Bir başkasının durumu daha felaketti. Taliplileriyle görüşürken kanal çalışanlarından birinden hamile kaldığı iddia edildi.

ütün bu adayların hepsi de maalesef başörtülüylü.

Yaşananlar kurgu ise skandal. Gerçek ise tam bir felaket! Çünkü kahramanlar ne başörtülü olmanın sorumluluğunu ne de o sorumluluğun yüklediği dindarlığın ağırlığını taşıyor.

Oysa o başörtüsü için çok bedeller ödendi bu ülkede. Ama şimdi reyting uğruna ucuzca harcanıyor. Ve işin ilginci bu ucuzluğa millet prim veriyor.

28 Şubatçılar, sahte şeyhler ve mağdur Fadimeler üretmişti. Bilselerdi millet böyle çözülecek, yaparlardı bir izdivaç programı, koyarlardı ekrana bir iki boyalıyı. Aynen yukarıdakiler gibi...